YASİN SEVGİLİ


SENDİKA MI ? SUS İŞTEN ATARLAR!

.


En başta dile getirmenin doğru olacağına inandığım kendi tanımımla, 

Sendika; çalışma koşullarının yasalara uygun, insanca düzenlenmesi ve ücretlerin pazarlık yolu ile belirlenmesinde “işçilerin” kollektif biçimde taraf olduğu mekanizmanın adıdır.

Bunu biraz açarsak, çoğu işte işe girerken ücret pazarlığı yapma lüksü bulunmuyor. 

-Teknik açıdan piyasada az bulunan kalifiye bir çalışan olmanız, 

-işverenin kendi bünyesinde bulunmayan teçhizat ile ustalığa sahip olup bu hizmeti ona satıyor olmanız, 

-üstün kabiliyetleri olan bir yönetici olmanız,  vb. 

gibi herkese nasip olmayan pazarlık gücü unsurlarını taşıyorsanız belki..

    Çalışma koşulları ise; genellikle bir işyerinde çalışmaya başladıktan bir süre sonra fark edebileceğiniz, 

fark ettiğinizde ise artık çok ta özgüvenle bunları dile getiremeyeceğiniz bir otoriteyi omuzlarınızda hissetmenizin ardından ortaya bir aksaklık çıkması durumunda ancak dillendirebildiğiniz şartlar olarak hayatınızın bir parçası oluverir gider.

İşte tam da bu noktada, yani işe girerken “Paris” olan hayalleriniz sis bulutu gibi dağılıp gittiğinde ise,

ya bu deveyi güdecek, ya da bu diyardan gideceksiniz.

Durun! Dinleyin!

Hayatta başarılı olmanın anahtarı “İstikrarlı” olmaktan geçer. İnsan, tutarlı ve sürekli sağlam bir irade ve çalışmayı hayatının hangi safhasında ve neresinde gerçekleştirebilirse mutlaka “başarı” onun hediyesi olacaktır.

Öyle ise bu diyardan gitmeyi unutuyoruz.

Bu deveyi bu haliyle güdersek, biz mi deveyi gütmüş oluruz, yoksa deve mi bizi gütmüş olur çelişki ve karmaşası içinde verimsiz bir çalışma hayatı ile karşı karşıya kalırız ki;

Ne istihdama sebep olan bu girişimci işverenler, ne de emeği ile geçinen bizler bundan bir başarı ve bereket görememeyiz bilesiniz. 

Yıkmak için değil, yapmak için kollarımızı sıvıyoruz öyleyse.

İşçinin en temel ihtiyaçlarını tatmin edici, hatta mutlu edici seviyelere çıkartmak için, bunu yaparken olmazsa olmaz olan işyerinin de bizlerle birlikte kazanması, güçlenerek büyümesi ve daha çok istihdama katkıda bulunmasını da hedef olarak belirliyoruz.

Gelelim yol haritasına..

Anayasa’nın 48. Maddesinden 55. Maddesine kadar (55 dahil) çalışma hayatına dair hükümleri içermektedir.

51 Madde :

“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.” der.

Ne yapalım ? Sendika mı kuralım?

Gerekirse evet ama gerekli mi bir bakalım.

İçişleri Bakanlığımızın verilerine göre Ülkemizde 607 Genel Merkez ve Şubeleri ile birlikte 2879 Sendika organı bulunuyor.

Sendikaların varlık nedenlerinden birisi, güçlü işveren karşısında tek tek güçsüz olan işçilerin güçlerini tek çatı altında birleştirerek, işverenle eşit koşullarda çalışma koşullarını toplu pazarlık yoluyla belirlemektir.

Tek tek güçsüz olduğumuz için bir araya geliyorsak pazarlık gücünü daha fazla bölmememiz gerektiği ortada.

Hangi iş kolunda çalışıyorsak o işkolunda faaliyet gösteren Sendikalardan birine üye olma hakkımızı niye kullanmıyoruz?

51. Madde, devamında der ki;

“Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.”

Eğer sizler, bir Sendikaya üye olmaya karar verdiyseniz herkese “Hayırlı Olsun” demek düşer.

Zira; TCK (Türk Ceza Kanunu) Madde 118 der ki;

“Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

“Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

Öyleyse Hak arayışınız ve bunun ilk adımı olan Sendika üyeliğiniz “Hayırlı olsun”

Devam edeceğiz.

Kalın sağlıcakla..

Facebook : /BenimSendikam

Twitter : @ysnsvgl