Memduh Nehri
5.07.2021 00:29:28
Hikaye tadında bir yazı kaleminize yüreğinize sağlık teşekkürler...


VEDAT KAN


ŞEHİR HASTANESİ Mİ?

.


İçmekte olduğum sigaramı son kez yudumladıktan sonra, sırasında saatlerdir beklemekte olduğum doktorun yanına girebilmek için son bir gayretle hücuma kalkmayı düşünüyorum. Elimde sağlık karnem, bir önceki başarıyla geçirilmiş muayene dosya evraklarım, filmlerim ve tahlillerimin olduğu klasörüm ve benimle aynı atağa kalkmak için bilenen birkaç hasta ve yakını daha.

Doktorumuzun yanında görev yapan ve başhekim edasıyla bizlere emrivaki yapan şahsın ( ki öyle görünüyordu ) doktoru bile yönlendirmesi, bu düşüncemizi sağlamlaştırdığı için karşısında el pençe divan durmamak olmazdı.  Toplamda 4-5 metrekare olan odada doktor olduğunu en sonunda anladığımız beyaz önlüklü garibim o kadar çok beyanat vermişti ki henüz öğlenden önce olmasına rağmen şimdiden sesi çıkmaz hale gelmişti. Zaten başhekim edasıyla bizleri yöneten memurumuz varken doktorda kim oluyormuş ki.

Ve en sonunda bana sıra da gelmişti. Büyük bir gayret ile kazanmış olduğum yer kapma yarışında bahse konu 4-5 metrekarelik muayene odamızda bulunan sekiz-dokuz kişiyi eleyerek sonunda muradıma ermiştim. Doktor ve ben yüz yüze bakıyorduk ve sonunda doktorum konuya girerek elimdeki klasörü göstererek, dosyan kalabalık şimdi bakamam birazdan muayenehaneme geçeceğim gel yanıma diye kestirip attı. Ve iş yine başhekim edasındaki devletimin biricik memuruna kalmıştı. Masanın üzerinden itina ile dizilmiş kartvizit tomarından bir tane kart çekerek girmiş olduğumuz yarış kulvarından torpilli geçişe hız kazandırmış oldu. Ver parayı, al karayı. Ver parayı al yatağı…

Elimde ücreti karşılığında muayenehaneden alınmış hamiline yazan başka bir kartvizit ile servisten içeri girdiğimde yüzüme yemek, ilaç, idrar ve ter kokularından oluşan keskin bir kokteyl koku vurdu. Genzimi yakan, mideme kramplar ile birlikte sersemleştirerek kroşeler saydıran bir koku. Görevli hemşirenin, kartviziti alıp kocaman bakkal defterini andıran deftere bir şeyler karaladıktan sonra bana dönüp biraz bekle diye koridora geri yollaması daha kolay olmuştu. Ve günün sonunda sekiz kişilik koğuşta hazırlanan yayları kırık bir yatak sahibi olmanın verdiği mutluluktan sonra oraya ne için gittiğimi dahi unutmuştum. Sekiz hasta, bir o kadar ve daha fazlası olan refakatçi ve panayır durumunu andıran ziyaretçiler. Yerlere örtüler sarmalar, evden gelen yemeklerden karşı yataklara yapılan nezaket ısmarlamaları ve o hengâmede aranan sağlık.

Allah aşkına bunlar yaşandı. Ve daha kötüsü ve daha fazlası ve daha sıkıntılısı… İnkâr edene Rabbim bir daha nasip etsin.

 Gel zaman git zaman; sigarayı bırakalı yıllar oldu,  evde oturuyorum bir elimde kumanda, televizyon izlerken diğer elimde telefon, sanal âlemde üç kuşağın birden paylaşımlarını takip ediyorum. Ve her üç kuşakta bir birinden kopuk, birbirinden yabancı ve birbirinden bihaber. Telefon çalıyor bakıyorum ekrana annem “baban rahatsız diyor”  ve hemen ekliyor 112 yi aradım babanın durumu hakkında bilgi verip adrese yönlendirme yaptım. Tamam deyip bende hemen hastaneye gitmek için evden çıkıyorum.

Yolda nereye gittikleri, hangi hastaneye gittikleri hususunda elimdeki telefondan bilgi aldığım için yirmi dakika sonra Şehir Hastanesine vardığımda, babamın acil kısmından girişinin yapılarak gerekli işlemlerinin başlatıldığının ve bu arada kan tahlillerinin alındığının, ilk muayenesinin yapıldığının ve birkaç işleminin daha yapılması gerektiğini öğrenmiş oldum. Babamın sedyede kolunda serum ile yatması benim için her ne kadar üzüntü verici olsa da babam açısından sıkıntı yoktu. Sadece birkaç saat içerisinde, eskiden aylarca sürede yapılamayacak işlemler yapılarak servise yatırılmak üzere odasına yollanmıştı. MR/RÖNTGEN/BT/ULTRASON vs diğer işlemler ve buna benzer her türlü takip hastane personeli tarafından ivedilikle yaptırılmış ve yapılmış olup, ben sadece yanlarında bir ayak bağı olarak dolaşmış bulunmaktaydım. Hem de o koskocaman diye bahsedilen, ne işe yarayacakmış diye bahsedilen, hem de kim buraları kullanacakmış diye bahsedilen,  beğenilmeyen Şehir Hastanesinde. Hem de dosta düşmana karşı, araç ile. Hem de düşman çatlatırcasına babamın malı imiş gibi.

Odamız bir otel konforundan yola çıkılarak hazırlanmış bir biçimde iki hasta yatağından oluşan ve iki refakatçi konaklayacak şekilde itina ile yapılmış bir biçimde. Kısacası o biçim. Kısacası harika. Kısacası insanın hasta olası geliyor. Eh bu hizmete de hasta olunur yani. Bütün personel gerçekten harika, doktoru-hemşiresi zaten tartışmasız. Hizmet olması gerektiği gibi ve kaliteli.

Birkaç gün kaldım ve gerçekten anlatılacak gibi değil. Çevre illerden geleni mi dersin, ilçelerden geleni mi. Şehir içinden gelenlerde başka bir hava zaten, ev sahibi kabarıklığında, bir de iktidar partisi mensubu isen yanındaki hastayı bile başka odaya kaydırırlar veya tek kişilik özel bir oda. Çağ atladık, binalar yaptık, alet edevat aldık ve hatta birçok alanda dünyaya kafa atacak konuma geldik, geldikte şu siyaset dalkavukluğundan kurtulamadık gitti. Ne demek istediğimi anlayan anladı zaten…

Eksikleri yok mu? Var, hem de çok, ama giderilir.

Sıkıntılı yerleri yok mu? Var, hem de olmaz denilen yerlerde, ama giderilir.

Böyle bir hizmete on üzerinden kaç verirsin deseler, yirmi derim amma

İşte şu âmâsı var bu işin. Başka bir Türkiye'miz, başka bir Erzurum ilimiz yok bizim. İşi siyasete dökmeden, işi makama mevkiye dökmeden, işi fakire zengine dökmeden, gerçek inanç sahibi olarak riyakârlığa kaçmadan bu ve buna benzer hizmetlere sahip çıkmamız gerekmektedir.

Çünkü insanımız gerçekten her şeyin en iyisine layıktır bunu tartışmanın manası bile yoktur, ancak kullanmasını bildiğimiz müddetçe.