“Celladına aşık olmuşsa bir millet
İster ezan, ister çan dinlet
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet
Müstahaktır ona her türlü zillet. “
Kimi zaman hepimiz yaşadığımız şehri düşündüğümüzde; ortada görünen gerçeklerle değil, kendi hayal dünyamız da yaşatmaya çalıştığımız, hasretini çektiğimiz şehirlerle kıyaslar, sonrasında da keşkelere, ahlara, vahlara ve pişmanlıklara sarılıp dururuz.
Zordur aslında dile getirmek. Dile getirilmez de
Dile getirilse de, önümüze örülen her sokak başındaki yıkıntılar yüzünden, şehrin çıkmaz sokaklarına takılır kalır dilde olanlar. Sanki bir kaderdir bu yaşadıklarımız.
Sanki her şey bize verilmiş emirdir. Öyle dayatılır. Saltanatlarını sürdürebilmek için de öyle dayatırlar
Kendini adını bile yazmaktan aciz kişiler mi. Kendini ifade edemeyen adamlar mı? Dünya görüşü kendi cebinden ibaret adam sayısını geçmeyenler mi. Kendi menfaatlerini her şeyin, üstün de sayanlar mı? Dersiniz.
Şehrimizin dillere destan meşhur mayıs tereyağını, siyasette yükselmek için davranış şekli sayanlar mı dersiniz. Bir takım kirli oyunlar sayesinde oturduğu koltuğu evrenin merkezine koyup, kıçını, en güçlü yapıştırıcı ile oraya yapıştıranlar mı dersiniz.
Kısacası dersiniz de dersiniz… Adını siz koyun
Sonra biri çıkar başka işi yokmuş gibi şehrin yetim talihinin, insanların gittikçe basitleşen, yozlaşan takla sohbetlerinde şişirdikleri göbekleri ile değil, kralın çıplak olduğunu ortaya çıkarır.
Belki bilinen o klasik siyaset yazgısını değişip yerine yenisi yazılacaktır artık…
AMA
Değişmeyen tek şey; Gelen onlarca peygambere inat, bir tane firavunun açtığı yolu tercih edenlerin bu şehir de eşeklere inat, güle oynaya baş tacı edilmeye devam edildiğidir…
Doğru ve Dürüstlüğü seven herkese saygılarımla
Hakan Dikmen