Hakan DİKMEN


Korkmayın Sizleri Mahcup Etmeyeceğiz

,


Zamanın birinde… Yağız bir Anadolu delikanlısı yanında çalıştığı Ağayı korumak için bir kişiyi. Öldürdüğü adam da hükümet tarafında çok hatırlı biriymiş. Bizim Delikanlıyı hapse atmışlar. Yakınları Ağanın konağına gidip Ağa’dan yardım istemişler. Ağır ve oturaklı bir adam olan Ağa  “Delikanlı Merak etmesin onu kurtarmaya çalışıyorum” diye haber yollamış delikanlıya.
Zaman geçmişim bizim Delikanlıyı mahkemeye çıkarmışlar. Hakim delikanlının kalemini kırmış. Delikanlı bitmiş bir vaziyette mahkemeden çıkarken durumu bir kenardan sessizce izleyen Ağa ile göz göze gelmiş. “Hani beni kurtaracaktın?” diye ağlayan gözlerle bakmış Ağasına ,Ağa sağa sola bakarak  çaktırmadan söyle fısıldamış:
Bir can için beni mahcup etme evladım…
O misal… Sıradan insanlar siyasetçileri zora sokmamalıdır…
Sıvıyağ 150 lira, süt ve buğday almış başını gitmiş, fasulye patates vs. üreticinin elinde kalmış, elimize geçen para masraflarımızı karşılamıyor gibi basit konularla onları mahcup etmemeli, Böyle küçük sorunlarımızla siyasilerimizin değerli vakitlerini harcamamalıyız.
Evet, onlar hiçbir  konuda anlaşamazlar ama Mecliste kendi maaşlarına zam için hep birlikte hemen ellerini kaldırıyorlar, ballı emekli oluyorlar. Ama inanın bunları sırf bizleri çok düşündükleri için yapıyorlar(!)
Bir gün mutlaka bizler de düze çıkacağız.
Şimdilik ekmek, peynir ile idare edelim. Bol bol halk ekmek yiyelim. Kurtuluşu sadece seçimden seçime oy kullanmakta görüyorsak, bu hep böyle devam edecek demektir. Siyaset, siyasi partiler ve siyasetçiler gelip geçicidir. Biri gider biri gelir. Ama bu düzen devam eder.
Sadece desteklediğimiz, oy verdiğimiz partiler ve liderler için söylenecek bir şeylerimiz olur. Efendim Demirel zamanında çiftçilere çok iyi fiyatlar verildi…
Erbakan zamanında isçiye memura güzel zamlar yapıldı…
Ecevit resti çekti haşhaş ektirdi…
Özal gerçekçi politikalar izledi…
Çiller “ezan susmaz, bayrak inmez” dedi…
Tayyip Erdoğan Ortadoğu’da en büyük lider oldu… Vs.
Seçimden seçime oy kullanarak demokrasinin gelişmesini, sosyal devletin oluşmasını, ekonominin düzelmesini sadece seçtiğimiz parti ve onun liderinden beklersek pek fazla değişen bir şey olacağına inanmıyorum. Oy veriyoruz işte, daha ne yapacağız diyenleri duyuyorum aranızdan.
İşte problem burada başlıyor.
Bilinçli vatandaşlık sadece seçimden seçime sandığa gitmekle olmuyor. Peki, Ya ne yapmak lazım?
İktidarları denetleyen, yönlendiren, teşvik eden, baskı unsuru olan sivil toplum örgütleridir.
Sendikalar, meslek örgütleri, üretici birlikleri, kooperatifler, dernekler vs.
Bu kuruluşlara sadece üye olmak da yetmez. Aktif üye olmak gerekiyor. Üye bağlı olduğu sivil toplum örgütünü zorlayacak, sivil toplum örgütü de iktidarları.
İskandinav ülkelerinden Norveç, İsveç, Finlandiya’da vb. olduğu gibi. Bu ülkeler de sivil toplum örgütlerinin üye sayısı ülke nüfuslarından fazla. Bu da su demektir Herkes bir sivil toplum örgütünün aktif üyesidir. Bazıları da birden fazla örgüte üyedir.
Yani toplum kendi gücünün farkında olmalı ve onu kullanmalıdır. Güzel bir vardır. “Aslan gücünün büyük kısmını karşısındakilerin korkusundan alır”
Belgesellerde seyretmişsinizdir. Koskocaman bufalo sürüsünün durumunu. İri boynuzlu binlerce öküz, gücünün farkına varsa birkaç aslanın durumu ne olur?  Ama öyle olmuyor…
Sürü dağılıyor, kaçışıyor ama acı son hep aynı oluyor.
Bir tanesi aslanların dişleri arasında iri gözlerle uzaklaşan sürüye bakıyor. Ama sonuç değişmiyor. Bir daha ki saldırıya kadar devam ediyor
Nazım ne güzel söylemiş;
“Adeta mağrur koşarsın salhaneye
Bu dünyada bu zulüm,
Biraz da senin sayende…”
Yani demem o ki “Kasap bıçağını yalayan gamsız öküz” gibi olmayalım.
Hakan Dikmen