VEDAT KAN

Tarih: 09.04.2023 23:59

Kim, Ne Bekliyordu ki?

Facebook Twitter Linked-in

Bu yazıyı yazdığım saat tam olarak 21.21 ve Erzurum Spor, Çaykur Rize ile yapmış olduğu TFF 1.Lig karşılaşmasında ilk yarı. 

Skor ise 1-1…

Bir yanım maçı izlemek için can atarken, diğer yarım mide krampları içerisinde can çekişiyor. Maç mı izliyorum, ekranı mı belli değil. O esnada gayri ihtiyari stad içerisinde gezinen kameranın merceği benmişim gibi seyircileri zumlarken, binlerce deli divane sorular kurcalıyor beynimi. Ne garip, adamların giyindikleri her şeyde göğüs veya kol reklamları vardı. Hem de kendi cebimizden para vererek aldığımız giyim eşyalarımızın üzerinde, imalatçı firmanın reklamını taşıyorduk. Hepimiz yürüyen billboard gibiydik maşallah. Hem de para vererek…

Erzurum Sporumuzun oyuncularına gayri ihtiyari bakış attığım zaman ne kadar yalnız olduklarını gördüm. Onlara her baktığım zaman aklıma hep nedense tabyalar geliyordu. Ne alaka bende çıkaramadım ama aklıma takılan tabyalardan öteye gidemedim bir türlü… 

Tabyaların yalnızlığına, terk edilmişliğine, fark edilmezliğine mi benzettim bu çocukları yoksa diye düşündüm. Öyle ya; hep yanı başımızdaydı bu tabyalar. Gitmedik, gelmedik ve arayıp-sormadık ama hep yanı başımızdaydı, hatta karşımızdaydı, göz aşinalığından öte bir şeydi aslında yaşadığımız. Tabyaların, orada tam da karşımızda olduğunu biliyorduk ama sadece özel birkaç gün için mecbur olarak yanlarına gidip, koşa koşa geri geliyorduk o kadar. Tıpkı mecburi olarak şu takımın maçlarını seyredip kaça kaça geri gelmemiz gibi. Biliyoruz yanı başımızda bir yerde bu takım. Ve tabii ki karşımızda. Arayıp sormasak ta, nerede olduğunu biliyoruz işte. Tıpkı tabyalar gibi.

Hakemlerin bile neredeyse reklamları var, bizim çocukların yok. Hem erkek adamız vesselam reklamı falan sevmeyiz biz. Her şeyimiz harbidir…

Yakında forma alacak paramız dahi olmaz ise Ilıcadaki şeker fabrikamızdan 11 tane şeker çuvalı isteriz çocuklar için, forma diktiririz. Hani bir fıkramız var bizim; ön tarafa Erzurum Şeker Fabrikası yazısı denk gelir, arkaya net 50 kg diye. Zaten bu gidişle yakındır o duruma düşmemiz.

Yazık, çok yazık. Bütün Türkiye’ye rezil oluyoruz farkında mısınız? 

Dünya tarihi kadar eski olan bir şehrin, futbol takımına göğüsleyebileceğimiz bir reklamımız bile yok. Firmamız yok desek Türkiye’de gerçekten sayılı olan firmalarımız var bizim. Marka, kalite ve hatta söz sahibi bile olan. Ama dediğimiz gibi bizim pisiğimiz bile delikanlıdır reklamı sevmez. Yalın ayak dolaşır ortalarda kimselere boyun eğmez. Tıpkı kendi yalnızlıklarına terk ettiğimiz şu futbolcular gibi.

Skor 1-1 ve maç bitti.

İnanıyorum ki; sezon sonunda bu takım ligde kalır ama ne değişecek ki? Seneye sihirli bir el gelip bu çocuklara bu sefer şeker mi dağıtacak. Çuvalını giydiremedik bari şekerini mi yiyin diyecek.

Bugün siyaset tarihinin en büyük adımlarından birisi daha atıldı. 14 Mayıs seçimleri için halkı temsile gidecek olan vekil adayları belirlendi. Memnun olanların yanı sıra büyük bir çoğunluk hayal kırıklığı içersinde. Aman efendim kimseler bu şehrin kaderiyle oynayamazmış ta, kimseler artık bu şehir için söz söyleyemezmiş te…

Kim neyin hesabına düşer bilmem, kim nereden ne beklenti içerisinde yaşar onu da bilmem ama bildiğim tek bir şey var, o da siyaset girdabının aylardır havada dolaşan rüzgârının sürükledikleri şimdi önümüze düştü. Bilinen bir şeyin yorumunu yapmak neyi değiştirecek ki?  Boşuna kendimizi kandırmanın bir anlamı yok. Birkaç partimizin sonuçları tabanın isteği doğrultusunda gerçekleşti. Hayal kırıklıklarının yaşandığı partilerdeki gelişmeler de doğrusunu söylemek gerekir ise şaşırtmadı.

Uzun lafın kısası; “ben ne dersem o” mantığının ve “merkez ne der ise o” mantığının kemikleştiği bu şehirde, biz yine birkaç tayin işleri ile ilgilenelim, verir iseler iş insanlarımız için 6. Bölge Teşvik kapsamını isteyelim belki tutar ise şu takıma göğsümüzü gere gere bir reklam kapıveririz. Şehrimize gelene başkanım diyelim, gidene halay çekelim ve hatta havaalanında bir de davul zurna kadrosu açalım, bu sıralar çok iş düşecek onlara. 

Ha unutmadan; birilerimiz şimdiden “sahapsız memleket” söylemlerine başlamış bile, merak etmemek elde değil; 

Kim neyi bekliyordu ki? 

Yapmayın; Allah aşkına.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —