İnsanın kendisine yaptığı kötülüğü kimse yapamaz. Bu söz, yaşanmışlıkların süzgecinden geçmiş, hayatın en acı gerçeğini anlatan bir özdeyiştir. Çünkü insan, çoğu zaman dış dünyanın değil, kendi nefsinin kurbanı olur. Nefsine yenilen, gururuna tutsak olan, kibir bataklığına saplanan kişi en büyük zararı yine kendi ruhuna verir.
Kibir…
Sessiz ama derin bir zehir gibidir. Duyulmaz, fark edilmez ama insanın içini yavaş yavaş kemirir. Başta bir güven duygusu verir insana; “Ben biliyorum”, “Ben yaparım”, “Benim dediğim doğrudur” gibi cümlelerle büyür, serpildikçe kalpteki sevgiye yer bırakmaz. Oysa tevazu, bir gönül ferahlığıdır. Alçakgönüllü insan, hem Allah katında hem de insanların gözünde büyür.
Atalarımız boşuna dememiş: “El öpmekle dudak pislenmez.”
Yani saygı göstermek, küçülmek değildir; aksine insanı yüceltir. Ne var ki kibirli insanlar bunu anlayamaz. “Ben” duvarının arkasına saklanarak herkese yukarıdan bakarlar. Kibir, insanın gözüne perde çeker; ne sevgiyi görür, ne dostluğu, ne de insanlığın özünü.
Kibirliliğin tadı olmaz çünkü o tat, başta şekerli görünür ama yutulduğunda acı bir yalnızlık bırakır. Kibirli insanın dostu olmaz, çünkü kimse kibirli bir yüreğin sofrasına oturmak istemez. Oysa gönül sofrası tevazuyla kurulur. Paylaşmakla, dinlemekle, anlamakla büyür.
Gurur başka, kibir başkadır.
Gurur, insanın onurudur; kimliğini korur, kişiliğini ayakta tutar.
Ama kibir, insanı içten çürütür, dostlarını uzaklaştırır, sevgiyi öldürür.
Kibirli insan, kendi yalnızlığının mimarıdır. Herkesin yanlış, kendisinin doğru olduğunu sandığı o yüksek dağda, sonunda tek başına kalır.
Bugün dünya hızla değişiyor, teknoloji ilerliyor, insanlar bilgiyle doluyor ama tevazu eksiliyor. Halbuki gerçek bilgelik, “ben biliyorum” demekte değil, “öğrenmeye hazırım” diyebilmekte gizli. Kibirli insan, hiçbir şey öğrenemez çünkü zaten her şeyi bildiğini sanır.
Kibirli olmak insanı ne yüceltir, ne de saygın kılar.
Aksine, kalpleri kırar, dostlukları bitirir, insanı insanlıktan uzaklaştırır.
Kibirliliğin tadı olmaz; çünkü o tat, sevgiyi, dostluğu ve huzuru yok eder.
Unutmayalım, gerçek büyüklük; eğilmesini bilmekte, özür dileyebilmekte, başkasının başarısını takdir edebilmekte gizlidir.
Tevazu, insanın en asil süsüdür.
Kibir ise, gönül aynasını karartan bir toz…
Son söz olarak diyelim ki;
Kibirliliğin tadı olmaz, tevazunun kokusu cennettir.


