MEMET YULA


İnşallahla maşallahla geçen günlerin ne faydası var

.


İnşallah demek, yapacağın bir şeyi Allah’ın dilemesine bağlamaktır. Her şeyin, iradesi mutlak olan Allah’ın iradesi doğrultusunda olacağını ikrar etmektir İnşallah. İnşallah doğruyu, hakkı Allah’tan istemektir. Allah’ın iradesine teslim olmaktır İnşallah. E o zaman özellikle kendinin milliyetçi ve muhafazakar olduğunu iddia edenler olmak üzere, bir İnşallah üzerinden koparılan gürültü nedendir ki. Hakkı ve hukuku talep ederken kullanılan İnşallah için koparılan bu gürültü, acaba birilerinin suiistimal alanlarının duvarlarının yıkılmasının sesi midir? Bir de Maşallahımız var… Anlamayana anlatalım, Maşallah bir şeyi övmek için kullanıldığı gibi, ironi olarak beklenmedik bir durum karşısında bir şaşkınlığı da ifade eder. Bolca da kullanırız aynen İnşallah gibi. Allah’ı anmanın, İnşallah demenin eleştirilecek nesi var işte buna da bizden bir Maşallah o zaman. Ayrıcaaa, Maşallah’çılarda hatırlasınlar ve peşinden gittikleri kitleyi, peşlerinden gelenler olarak görmesinler.  Yoksa eleştirdiklerine dönerler. Sanmasınlar ki siyasi yoldaşlarının iradeleri kendilerine biatlı. Ne yani haktan, hukuktan, adaletten, kardeşlikten, barıştan, özgürlükten yana olmaya şart konur mu, bunlar için verilen destek tehdite, şantaja malzeme yapılır mı! Maşallah vallahi, hem de ne Maşallah… Anlayana sivri sinek saz, anlamayan davul zurna az…Ne yapalım biz sivrisinekler de davul çalarız artık. Bu ülkede, adalet, demokrasi ve özgürlükler için umutları yeşerten bazı olaylara bakalım. Gezi direnişini özel bir yere koyalım, adalet yürüyüşü, seçime giremesin diye İYİ partiye kurulan kumpas ve bunu bertaraf eden dayanışma, millet ittifakının kurulması, yerel seçimlerdeki başarılar, sonrası süreçte bir araya gelmez denilen partilerin bir araya getirilerek 6’lı masanın kurulması. Bunlarda kimin cesareti, nezaketi, fedakarlığı, hoşgörüsü, uzlaştırıcı tavrı etkili oldu.  Hem de her türlü karalamalara ve hatta linç girişimlerine rağmen, kim inadından ve inancından vazgeçmedi de bunlar başarıldı. Hele bunların, akşam yemeğinde bile ailesini bir araya getiremeyecek kadar beceriksizlerin kibirli eleştirilerini gördükçe, ne kadar zor ve büyük başarı olduğunu bir kez daha görüyoruz. Bugün Kemal KILIÇDAROĞLU’nun eziyetli ve acılı mücadelesi sonucu makam ve itibar sahibi olanların, hepimizin övündüğü başarıları sanki sadece kendilerinin varlığıyla elde edilmiş gibi daha fazlasını istemeleri,  daha iyi olan ne varsa hepsinin yalnızca  kendilerinin haklarıymış gibi kendini beğenmiş  tavırları, rakiplerin iftira ve yalanlarından daha çok zarar vermektedir yeniden Kurtuluş mücadelesine. Ne çabuk unuttular, meydanlarda, mahallerde, sokaklarda mücadele edenleri, sandık başlarında nöbet tutanları, oy çuvallarına sarılıp uyuyanları.  Bırakın kayrılmayı, haklarını bile istemekten utanan, demokrasi, özgürlük ve adalet istemekten başka hiçbir hesabı olmayan, kendileri için değil ülkelerinin aydınlık bir geleceğe kavuşmasından başka bir niyeti bulunmayan, cefakar ve gerçek vatansever bu insanları ne çabuk unuttunuz da kendi istikbaliniz için, örgütlenmeye ve propagandaya başladınız. Sorumsuz ama bol yetkili koordinatörlerinizle, danışmalarınızla başka davalarınızın sözcülüğünü yapmayın. Davamız aydınlık Türkiye, hepimizin barış içinde yaşayabileceği, mutlu, huzurlu, adil ve özgür bir Türkiye… Bu ülkeye her gün daha karanlığa, kardeş kavgasına, ayrışmaya, bölünmeye götüren, bu şekilde iktidarlarını sürdürmeye çalışanların, ırkçı ve mezhepçi propagandalarına aparat olmak, kendini solcu, özgürlükçü, halkçı, milliyetçi, Atatürkçü, ilerici, demokrat, vatansever diye tanımlayanlara yakışıyor mı… Mesela Cumhurbaşkanlığına aday olacak kişinin etnik kimliğini ve mezhebi tartışmak, buna ilişkin ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dil kullanmak hiç Şık duruyor mu? Herkesin tepkilerini, sözlerini biraz daha gözden geçirmesi iyi olacaktır. Yoksa, yıllardır haksızlığa ve hukuksuzluğa uğramış, yoksul ve yoksun bırakılmış bir sürü insanın büyük mücadelesi ile yavaş yavaş geldikleri mevkilerini, bu vefasızlıkları ve ince hesapları nedeniyle hızla kaybederler. Bu şekilde söz ve davranışlarınız ile, haksızlıklar ve hukuksuzluklarla mücadele edilirken yanımızda olmayanların, bu mücadelede her türlü eziyete ve zulme karşı davasından bir an bile vazgeçmeyenlerin, geri durmayanların arasında bulunmayanların, ancak külfeti değil ama nimeti paylaşmak için sadece şimdilik yanınızda duranların gönlünü hoş edebilirsiniz, Ama unutmayın kazanan Türkiye, kazandıran da CHP’dir.