EL alemin derdi senimi gerdi? Hangimiz hayatımızda yapacağımız işler için hedeflerimizi, ideallerimizi yaşam tarzımızı el âlem ne düşünür mahalleli ne der korkusu ile değiştirmedik?
Bulunduğumuz ortamı seçmemiz, çevreye bukalemun gibi uyum sağlamamız, aykırı bir tip olmayı engellememiz, sokaktaki yürüyüşümüze dikkat etmemiz hepsi çevreye iyi görünme, uyum sağlama aşamalarıdır.
Yapacağımız işe çevremiz karar veriyor. Şu mesleği yap, mühendis ol evladım, doktor ol çocuğum ama topçu popçu, müzisyen yada tiyatrocu olma aç kalırsın vb. bir sürü örnek sayabilirim size…
Nedir el alem ne der korkusu; belki örf ve adetler olarak bize fayda sağlar, ahlaki değerlerimiz için topluma her zaman uyum iyidir ama geleceğimiz hedef ve ideallerimizi etkilediği zaman orada dur demek lazım! Belli bir yaşa geldikten sonra özellikle kim ne derse desin insan aman kim ne düşünürse düşünsün der, mutlaka o yaşa ve olgunluğa ulaşmak mı gerekir?
Yaşadığı yer, yaşam şartları ve kültürü nedeniyle kendi yapamadığı yada yaşayamadığı içinde bastırılmış olan hayal ve idealleri çocukların üzerinde gerçekleştirmek isteyen bir sürü anne baba var. Örnek olarak kendimi verebilirim.
Şu anda içimdeki fırtınadan sıyrılıp bir anlatmaya başlasam, kafamda neler yaşadığıma ben de inanamam…
Bir kerecik el alemin düşüncelerine göre yaşamaya başladınız mı, etrafınızda ördüğünüz ‘EL ÂLEM NE DER?’ taş duvarı sizin benliğinizi ele geçirmeye başlar. Tıpkı bir taştan örülmüş duvar gibi çevremizi örümcek ağı gibi örmeye başlar ve içinden çıkamayacağımız labirent gibi devam eder. Geri dönüp baktığımızda kendimizi kısıtladığımız olaylar, bu çerçeve içerisinde kendi kendimize çabalayıp debelenişimiz bizi ele geçirmiş bulunmaktadır. Bu bize karakter yapılanması olaraktan geri döner örneğin; her denileni kafaya takma, ince düşünme özelliğini dibine kadar zorlama, her lafa bir anlam yükleme, her denileni yapmaya çalışma seni bir süre sonra yorar ve köleleştirir.
Şöyle ki, evleneceği eşini seçerken bile ailem onu kabul etmez, bu özelliği ailemin hoşuna gitmez vb. yorumlarla ailesi ve 3.kişiler tarafından yargılama yolu seçerek ‘onunla evlenirsem mahalleli ne der?”
Düşüncesi bizi ele geçirir. Demem o ki düşüncelerimizde her zaman bir mahalle baskısı hakimdir ve yapacağımız seçimde pişmanlık duygusu olacağına dair bilinçaltına seslenir. Birbirini seven iki yüreğin bu aşamayı aşınca, yeni aşamada nişan, düğün, kınayı nasıl yapmalıyız çevreye rezil olmayalım başımız dik a işin içinden çıkma çabası başlar ve sürer ve devam eder gider. Çevremizde buluna insanların yorum ve beğenisine muhtaç olmak bizim en büyük kelepçemiz oluyor. İçinizde bir umut kuş var her gün yeniden canlanan yeni bir güne uyanan, o gününün olumsuzluğunu akşam bitiren yeni bir güne başlayan 1 günlük yaşanan olumsuzluğu tüm haftasına ve tüm hayatına yansıtmayan kişiler olmalıyız. Yaşadığımız çevrede, işyerinizde, arkadaş ortamında olumsuz bir çevre baskısında hemen içinize dönün tutun
O umudunuzu bırakın gökyüzüne kendiniz için yenilenme, yeniden içe dönüş dileyin ruhunuzu temizleyin. Sizin için doğru olanı sizden başka hiç kimse daha iyi bilemez. Hayat kısa ve yakalamak zor, geçip giden zamanı döndüremiyoruz siz zamanı kendinize döndürün.
Bizim için en doğru olan şeyi bizden başka hiç kimse bilemez. Bir kez olsun sorgulayın kendinizi ne kadar tanıdığınızı. Kimsenin etkisi altına girmeyin ve el alem ı ne der diye düşünmeyin biraz egoist olun kendinizi düşünün…
Hakan Dikmen