Hakan DİKMEN


BU SEFER OLMAZ…

.


Birkaç gündür etrafı seyredip, sesleri dinliyorum. Akla hayale gelmeyen kıyamet senaryoları yazılıp çiziliyor, Bir de söylenenleri duysanız var ya… Kim haklı kim haksız şimdi? Aslında o konu bizi aşar, konu yargıda ve son sözü elbette ki yargı söyleyecek ama biz kendi iç sesimizi de aktarmadan geçemeyiz. O zaman burada bulunmamızın hiç bir mantığı da amacı da olmaz, olamaz.

Aklıma harika bir fıkra geldi; hem ders veren, hem güldüren cinsten.

Biri Müslüman, biri Hıristiyan ve biri Mecusi olan üç arkadaş canları üzüm çekince mahallenin imamına ait olan bağa girip gizlice üzüm yemeye başlamışlar. Bu durumu gören imam, gençlerle tek başına mücadele edemeyeceğini bildiği için, onlara karşı bir plan yapıp yanlarına gider ve Mecusi’ye doğru bağırarak;

-Bre densiz, sen ne hakla benim bağıma girip bin bir emekle yetiştirdiğim üzümlerimi yersin. Yanındakilerin birisi benim dinimden, öteki de peygamberini sevdiğimiz ve iman ettiğimiz bir peygamber ümmetinden deyip genci bir güzel döver. Ve genç; yara bere içerisinde bağdan dışarı kaçar.

İmam daha sonra Hıristiyan gence dönerek;

-Seni unutacağımı mı zannettin, evet Hz. İsa’yı severim ama sen ne hakla benim bağıma girdin der ve aynı şekilde onu da bir güzel döver. Sonrasında Müslüman gence dönerek;

-Sana ne demeli, sen ne hakla benim bağıma girip hırsızlık yaparsın, bağıma zarar verirsin, yetmezmiş gibi diğer arkadaşlarını da getirirsin der ve başlar onu da dövmeye, genç alacağı kadar darbe aldıktan sonra başlar kaçmaya ve bağ çıkışında arkadaşlarını gördüğünde bir yandan ağlayarak bir yandan da söylenerek yanlarına gider.

-Biz, Mecusi’yi dövdürmeyecektik. Biz, Mecusi’yi dövdürmeyecektik…

Mantıklı olmakta fayda var. Sonrasında pişman olacağımız ve yüzümüzü karartacak söylemlerde bulunup, utanacağımız bir şey yapmamak açısından, kendi kanaatimce derim ki; ortada başka sıkıntılar var.

İkisi de kadın. İkisi de bizim, ikisi de inanç gereği Müslüman ve ikisi de bir birini suçluyor. Birinin başı açık, birisinin kapalı. Açık olanı belli bir kesim destekliyor ve savunuyor, kapalı olanı başka bir kesim. Öncelikle şu hususun altını, özellikle ve özellikle çizelim. Hiçbir kesimin, gerek inancından dolayı, gerek ise giyim tarzından dolayı bir başkasını eleştirmeye, hakaret etmeye, yargılamaya, infaz etmeye ve hatta hedef göstermeye hakkı da, hukuku da yoktur. Bu eyleme yeltenen kim olur ise olsun anayasal suç işler haberi olsun.

Gelelim asıl konumuza;

Birisi özetle diyor ki;  bana kumpas kurdular ve oyun oynadılar. Ben onların istediği hiçbir şeyi yapmadığım için de bütün bunlar başıma geldi. Ana savunmamız bu.

Bu savunmayı yapan kişi vekil ve halen daha dokunulmazlık zırhı ve siyasi kapsama alanı içerisinde rahatlıkla hareket edebiliyor. Rahatsız olduğu mahremiyet ile ilgili konularda haklı olduğu, kocası tarafından bazı özel durumlarının, bilhassa başı açık iken çekilen görüntülerin servis edilmesinin sıkıntısını yaşadığı ve bu durumun dini inancıyla alakalı olmasından dolayı da bayağı rahatsız olduğu açıkça ifade edilmektedir. 

Ben diyorum ki, sayın vekilim; siz bu şehrin insanı olarak önce şunu bir yapın. Öncelikle meclis başkanlığına bir dilekçe yazarak bahse konu hakkında ortaya atılan ve halk arasında dedikodusu dolaşan durumları bir bir sıralayın ve milletvekili olmadan önceki mal varlığınız ile milletvekili olduktan sonra ki, yani şu an mevcutta bulunan mal varlığınızı bir açıklayınız. Ve istifa ederek yargıdan aklanma talep edin, edin ki bizde medya olarak sizin arkanızdan, size destek olarak gelelim ve aklanmanıza yardımcı olalım. Aksi halde elimiz kolumuz bağlı kalsa da, beynimizin bağlı kalmasına ve aklımızla alay edilmesine hafızamız müsaade etmiyor;

Çünkü sizin devlet desteğiyle bir yerlere gelmiş olduğunuzu biz zaten biliyoruz. Vekillikten önce burs alarak okuduğunuzu, ailenizin ve yakın çevrenizdeki birçok insanın ve hatta ağabeyinizin dahi, siz vekil olana kadar öyle ahım şahım bir maddi durumunuzun ve makamınızın olmadığını, 11 yıllık vekillik hayatınızda almış olduğunuz maaşlarınızın tamamını, hatta ikramiyelerinizin tamamını, hatta harcırahlarınızın tamamını hiç harcamadan dahi biriktirmiş olduğunuz kanaatiyle yola çıktığımızda; böyle milyon dolarlara hitap edecek bir servete sahip olamayacağınızı matematiksel olarak hesaplayabiliyoruz.

Vekillikten sonra yapmış olduğunuz icraatlarınızdan, aldığınız ihalelerden, Afrika’da bulunan şirketlerinizden ve daha bir çok şeyden bahsediliyor ve çok iyi biliyorum ki yargı bu konulara daha detaylı inecektir, işte bu nokta da sizinle karşılıklı olarak suçlaştığınız diğer kadın olan kişi devreye giriyor. Birileri tarafından farklı gösterilmeye çalışılan, başı açık olduğu için kadınlık gururum incindi ve mağdur oldum diyemeyen, ayrıca kendi çabalarıyla ayakta tutunmaya çalışan kendi ekonomik özgürlüğü olan diğer kadın.

Acaba hanginiz haklı?

Sayın vekilim size bir şey söylemek isterim. Ve hatta sizi savunanlara. Ve hatta size destek çıkanlara…

Bu sefer olmaz.

Bu sefer Mecusi’yi dövdürmeyiz.                 

Hakan Dikmen