Nurullah Özkılıç


Ahlakî Çöküş

.


Toplumda yaygınlaşan bazı hastalıklar kangren olmaya, artarak devam etmeye doğru hızlı bir gelişme gösteriyor. İnsanlar örf ve âdetlerinden uzaklaşmaya, küreselleşen dünya şartlarında farklı kültürlerin etkisinde kalarak millî benliğinden kopmaya ve yozlaşmaya başladı.
        Toplumda yaşanan bencillik, hodbinlik ve fırsatçı anlayışlar had safhaya çıktı. Gemisini yüzdüren kaptan, kitabına uyduran işi kotarmaya çalışıyor. Kendi menfaatini her şeyin önünde görme hastalığı, iki yüzlülük ve dalkavukluk aldı başını gidiyor. Herkes kendi kasasını doldurmaya, kendi sepetini büyütmeye uğraşıyor.

Görünen o ki nesillerin yüksek karakter ve üstün ahlâk yapısına kavuşmaması yönünde büyük çabalar sarf ediliyor. 
İçten ve dıştan yapılan telkin ve tavsiyeler müthiş bir kültür faciasını gündeme getirmiş bulunuyor. Millî kültür buhranını yaşayan nesillerin sayısı günden güne artmaya devam ediyor.
Deizim diye bir safsata yaygınlaşarak geniş kitlelere ulaşma eğiliminde görünüyor.

 Sağlam temellere, üstün ahlâk yapısına dayanmayan toplumların ayakta durması imkansızdır. Bu bakımdan gelecek adına endişe duymamak mümkün değil. Ahlak ve karakteri yüksek insanlara sahip olmayan bir milletin varlığından söz edilemez. Çünkü, milleti meydana getiren çok önemli bağlar, çok kutsi değerler vardır. Dil birliği, din birliği, kültür birliği, vatan birliği ve bayrak birliği bunlardan bir kaçı. Dil birliğini kaybetmiş olan bir milletin millet olma vasfı ortadan kalkar. Kültür birliğini sağlayamamış bir toplumdan millet olarak bahsetmek ise abesle iştigal olur.
     Bu gün insanlarda yoğunlaşan hastalıkların başında şahsî çıkar ve iki yüzlülük geliyor. Ahlâk ve iffetini kaybetmiş insanların sayısı da tarif edilemeyecek boyutlara yükselmiş görünüyor.

 Genelde Nasrettin Hoca’nın yarı deli hikâyesine benzer bir fiili durum ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Hani, Nasrettin Hoca bir gün arkadaşları ile beraber üzüm dolu sepetler yüklenmiş merkeplerle yola çıkar. Gece bir handa konaklarlar. Hoca, gece yarısında uyanır. Arkadaşlarının sepetlerindeki üzümleri kendi sepetine doldurmaya başlar. Uyanan arkadaşlarından biri bakar ki Hoca başka sepetlerden aldığı üzümleri kendi sepetine dolduruyor. Hoca’ya sorar:
—Hocam, hayır ola ne yapıyorsunuz? Hoca, pişkinlikle cevap verir:
—Üzümleri sepete dolduruyorum. Adam hayretle: -Ama Hocam, başkalarının sepetinden alıp kendi sepetine dolduruyorsun, olur mu?  Hoca uyanık bir tavırla: - Ben yarı deliyim, der. Adam bu cevap karşısında: Hocam, madem delisin, öyle ise kendi sepetinden al, başkalarının sepetine doldur! Deyince. Hoca cevabı yapıştırır: -Galiba anlamadınız! Ben yarı deliyim, dedim.
 
Bugün insanların büyük bir kısmı yarı delilik peşinde koşuyor. Kendi menfaatini toplumun menfaatleri önünde tutan insanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Çürüyen ve kokuşan ahlâk yapısı ile toplum bir felâketin eşiğine doğru hızla sürüklenmeye devam ediyor.
Bu manzara karşısında milletin geleceği adına endişe duymamak mümkün değil. Toplumu yeniden, mert ve dürüst olduğu günlere, yüksek ahlâk ve karakter yapısına kavuşturmaya, yüksek idealler ve ülküler etrafında toplamaya başlamak gerekir. 
Yepyeni bir aşk ve heyecanla böyle bir dirilişe ihtiyacımız vardır.
Bu bağlamda Ahmet Yesevî ruhuyla Anadolu’yu ayağa kaldıran alperenlerin soluklarıyla dirilen, can bulan toplumu yeniden ihyaya hazırlanmalıyız. Saffet ve samimiyetle kucaklaşmalıyız. Bir gönül seferberliği ile yeniden gönüllerin fethine memur bir ülküyü hayata geçirerek birlik ve beraberlik içerisinde dosta düşmana karşı ayağa kalkmalıyız.
Ahlaklı, bilgili, dürüst insanlar yetiştirmenin heyecanı ile dolup taşmalıyız.
Doğru, Dürüst, adaletli, kul hakkını bilen nesiller yetiştirmeliyiz.
Kafaları ilim ve fenle dolu, kalpleri vatan ve millete hizmet aşkıyla dolup taşan bilgili, imanlı, islam ahlakını yaşayan nesiller geleceğe ümitle bakabilmenin teminatı olabilir.
Nurullah Özkılıç