“Sıra Dışı Psikoloji” temasıyla düzenlenen 5. Psikoloji Günleri, alanında uzman isimleri buluşturuyor. İki gün sürecek programda “Zor Kişilikler” başlıklı bir açılış konferansı veren Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, zor kişilikleri pananoid kuşkucu, pasif agresif baskıcı, narşisist büyüklenmeci, antisosyal suça becerikli, histrionik oyuncu ve borderline tutarsız kişilikler olarak sıraladı. Paranoid kişilerin günlük yaşantıda karşımıza çıkabileceğini belirten Tarhan, “Paranoid kişiler etrafımızda var. Paranoid kişilik, ruh hastalığı değil, kişilik özelliğidir. Paranoya ile karıştırmamak gerekiyor. Bu kişiler kuşkucu, güvensiz, alıngan, kinci, sırcı ve öfkeci oluyorlar.”dedi. Paranoidlere karşı 5 şeyin unutulmaması gerektiğini kaydeden Tarhan, “Paranoid kişiye karşı açık, dürüst, doğal, öfkelenmeyen, sakin kalabilen ve davranışlara göre karar veren biri olunabilirse onu yönetmek mümkün olabilir.” dedi. Tarhan, “Burada en büyük ihtiyaç diyalog, en büyük düşmanımız ön yargı. Diyalog paranoyanın, kişilik bozukluklarının ilacıdır.” dedi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, demokrasilerde muhalefete ihtiyaç olduğunu kaydederek “Kaynanalar evliliklerde gerçekleri açıkça söylüyor. Demokrasilerde de muhalefet kaynana gibidir. Muhalefete ihtiyaç var, söylemezse hata yapar.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Altunizade Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda “Sıra Dışı Psikoloji” temasıyla düzenlenen “5. Psikoloji Günleri”nin açılış konferansları Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve İnsan ve Toplum Bilimleri Dekanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir tarafından verildi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kişiliğin yüzde 60-70’ini değişebilir özellikler oluşturuyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Zor Kişilikler” başlıklı sunumunda başlıca zor kişiliklerin paranoid kuşkucu, pasif agresif baskıcı, narsisist büyüklenmeci, antisosyal suça becerikli, histrionik oyuncu ve borderline tutarsız olarak sıralanabileceğini söyledi.
Zor kişiliklere sahip bazı insanların olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Birlikte yaşamak zorunda olduğumuz zor kişiliğe sahip insanlar oluyor. Önce kişiliği tanımak gerekiyor. Kişiliğin nature ve nurture olmak üzere iki ana boyutu var. Bir binayı düşündüğümüzde yüzde 30-40’ı kolonlar, kirişler ve temelin yer aldığı taşıyıcı sistemden oluşur. Yüzde 60-70’i ise elektrik, su ve boya gibi donanım özelliklerinden oluşuyor. Aynı şey insanın kişilik yapısında da var. Nurture dediğimizde yani genetik yüzde 30-40’ı oluşturuyor. Ancak nurture, epigenetik ve sosyal öğrenme ile oluyor. Yüzde 60-70’lik kısım kişiliğimizin değişebilir özellikleri oluyor. Yüzde 30-40’lık kısmı ise değişmiyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Ben değişmem diyenler kendini kandırıyor”
İnsan çocuğunun dünyaya öğrenmek üzere geldiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsan çocuğu psikolojik olarak dünyaya hayvan yavrusundan farklı olarak prematüre olarak geliyor. Hayvan yavrusu ise öğrenmiş olarak doğuyor. Örneğin bir ördek yumurtadan çıkıp hemen yüzmeye başlar. Mesela bir at doğduktan sonra biraz sallanıp doğruluyor ama insan çocuğu 1 sene sonra ayakta durmayı öğreniyor. 15 yıl içinde ancak doğru, yanlış, iyi ve kötü ayrımı yapabiliyor. İnsan dünyaya öğrenmek üzere gelmiş bir varlık. Kişiliğin yüzde 60-70’i öğrenme ile oluşuyor. Bunların bir kısmı epigenetiktir. Epigenetik genetiğin kuantumu olarak biliniyor. Ben değişmem, ben böyleyim diyenler kendilerini kandırıyorlar. Bir insan isterse birçok huylarını ve davranışlarını değiştirebilir ama buna kişinin izin vermesi gerekiyor.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Genlerin yüzde 30-40’ı sosyal öğrenme ile ilgili”
Gözlemci olmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gözlemci olan hakikati buluyor. Cinsel kimlik tartışmaları çok yapılıyor. Cinsel kimlik tartışmalarında biyolojik cinsiyet kadın ve erkek olmak üzere tamamen genetik. Üçüncü bir cinsiyet bulunamadı. Genlerin yüzde 30-40’ının sosyal öğrenme ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Kadın ve erkek rolünü biz toplumdan, anne ve babalarımızdan öğreniyoruz.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Demokrasilerde muhalefete ihtiyaç var”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çevreden öğrenerek beyinde network oluşturduğumuzu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Bir şeye inandığımız zaman beyinde onunla ilgili bir network oluşturuyoruz. Beynin nasıl çalıştığını açıklayan en iyi model ağ modelidir. Şizofrenide beynin bir bölgesinin diğer bölgesi ile konuşmaması hatta kavga etmesi söz konusu. Afazi beynin sözcük üreten alanının çalışmamasıdır. Bipolar da mantıksal olan sol beynin ve duygusal olan sağ beynin birbirinden bağımsız çalışıp, ön beynin de o dengelemeyi yapamaması şeklinde tanımlanıyor. Ön beyin aslında kaptan köşkü kabul ediliyor. İnsanın kendini tanıması ve yönetmeyi öğrenmesi, ön beyni yönetmeyi öğrenmektir. Rüya gerçekliği, hayal gerçekliği ve fiziksel gerçeklik olmak üzere 3 gerçeklik var. Hayal gerçekliğinde yaşayan bir kimse, fiziksel gerçekliği yok sayıyor. Şizofrenik kimseler hayal kuruyorlar ve hayalden gerçekliğe geçiş yapamıyorlar, hayallerinde yaşamaya devam ediyorlar. Evlilikte de bu böyledir. Aşkın gözü kördür, kaynanalar olmasaydı derler. Çünkü kaynanalar gerçekleri açıkça söylüyor. Demokrasilerde de muhalefet kaynana gibidir. Muhalefete ihtiyaç var, söylemezse hata yapar.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Herkesin içinde bir narsisist parça vardır”
Kişilik bozukluğu ile kişilik özellikleri arasında fark olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Herkesin içinde bir narsisist parça vardır. Olumsuz ve olumlu duygularımız var. İçimizdeki kötü parçayı beslersek o büyüyor, iyi parçayı beslersek o büyüyor. Hepimizin içinde kişilik özelliği olarak kıskançlık var. Ben kıskanç değilim diyen insan doğruyu söylemiyordur. Herkesin içinde kıskanç bir çekirdek var. Önemli olan onun farkına varmaktır, yok saymak kendini kandırma yöntemidir. İnsanoğlu da kendini kandırma üstadıdır. Kendini kandıran kişiler büyük hatalar yapıyorlar. Bu kişiler çok zeki ve akıllı insanlar da olabiliyor. Bunun nedeni duygusal körlüktür. Duygusal okuryazarlık, duygusal zekilik öğrenilebiliyor. Mantıksal zeka doğuştan geliyor ama diğer zeka türleri sonradan öğreniliyor. Kişi kıskançlığını yönetebilirse o kıskançlık kişi için motivasyon tekniği olur.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Gardner pozitif psikolojinin önünü açtı”
Howard Gardner’ın 1980’lerde çoklu zeka kuramını ortaya çıkararak pozitif psikolojinin önünü açtığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hep Seligman’ın adı geçiyor, ona vurgu yapılıyor ama Gardner karakter güçlerini ortaya koyarak pozitif bilime büyük fayda sağladı. Daha önce psikoloji duygu, düşünce ve davranışa indirgeniyordu. Ancak Gardner, değerler kavramını da ortaya çıkardı. 24 tane değer öne sürülmüş.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Paranoid kişilik ruh hastalığı değil, kişilik bozukluğudur”
Zor kişilik tiplerini 6’ya ayıran Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zor kişilikler pananoid kuşkucu, pasif agresif baskıcı, narsisist büyüklenmeci, antisosyal suça becerikli, histrionik oyuncu ve borderline tutarsız kişilikler olarak ifade edilebilir. Bir evde, ailede, toplumda, günlük hayatta, sosyal hayatta ve politik hayatta bu kişiler kavga çıkaran ve huzur kaçıran kişiliklerdir. Paranoid kişiler etrafımızda var. Paranoid kişilik, ruh hastalığı değil kişilik özelliğidir. Paranoya ile karıştırmamak gerekiyor. Bu kişiler hasta olarak etiketlenmezler, onlara kişilik bozukluğu tanısı konuyor. Kuşkucu, güvensiz, alıngan, kinci, sırcı ve öfkeci oluyorlar. İnsanlar önce kendilerinde ve sonra da çevrelerinde bu özellikleri aramalılar. Bu kişiler, olaylar arasında gerekli, gereksiz bağlantı kurarlar. Belirsizliğe tahammül edemiyorlar ve her şeyi öğrenmek istiyorlar. Paranoidlere karşı 5 şeyin unutulmaması gerekiyor. Paranoid kişiye karşı açık, dürüst, doğal, öfkelenmeyen, sakin kalabilen ve davranışlara göre karar veren biri olunabilirse onu yönetmek mümkün olabilir. Bu 5 noktaya dikkat ederseniz liderlik paranoid kişide değil, sizde olur. Bu 5’e dikkat etmezseniz liderliği ilişkide paranoid kişiye kaptırırsınız. Sizi kullanır, yönetir. Bu özelliklere sahip olunursa paranoid kişiler size inanır ve düşman kategorisinden çıkarırlar.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Korkak ve net olmayan tavırlar paranoyayı artırıyor”
Paranoid kişilik bozukluğu olan kişilerin değişken olduklarını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu ruh halindeki insanlarda kendilerini büyük görme yani grandiyöz duygusu var. Her şeyi kendileri bilir halindedirler ve toplumsal sorun oluştururlar. Bu kişileri pandemide gördük. Aşıyla ilgili komplo teorilerine inanan bir kesim var. Aşı gibi bilimsel olarak kanıtlanmış bir şeye inanmayan komplo senaryocular kendilerini sorgulasınlar. Paranoid kişilerin beraber yaşadıkları kişilerin tutumları çok önemli. Yakınların davranışları paranoid kişilerin paranoyolarını artırabilir veya azaltabilir. O yüzden bu kişilere yumuşak, kararlı ve açık bir yöntemle yaklaşılmalı. Korkak, tavizkar ve net olmayan yaklaşımlar paranoyayı artırıyor. Burada en büyük ihtiyaç diyalog, en büyük düşmanımız ön yargı. Diyalog paranoyanın, kişilik bozukluklarının ilacıdır.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Diktatörlerde paranoid kişilik bozukluğu var”
Devletleri yönetenlerin paranoid düşüncelerde olmaları durumunda yanlış yönetimle dost ve düşmanı karıştırabileceklerini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Akıllı politikacılar düşmanı çoğaltmaz fakat paranoid durumda olanların düşmana ihtiyacı vardır. Düşmanı yok olduğunda rahatsız oluyorlar. Düşmanları da kendileri oluşturuyorlar. Bu aynı zamanda askeri aklın da gereğidir. Soğuk savaştan sonra NATO toplandı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yeni bir düşmana ihtiyaçları olduğuna kanaat getirdi. Ortadoğu’ya operasyonlar politik paranoyadır. Silah satılması için buna ihtiyaç var. Paranoid yöneticiler bunu inanarak yapıyorlar. Politikada dünyayı sömürmek için tercih ediliyor. Paranoid yöntem diktatörlerin de yöntemidir. Buna karşı muhalefetin ortaya çıkması, demokrasinin ortaya çıkması önemlidir. Mesela Hitler hem narsissist hem paranoid özelliği vardır. Diktatörler sadakatsiz olanı hemen yok etmek gibi bir hakları olduğunu düşünürler ve ihaneti affetmezler. Paranoid düşünce diktatörlerin de kişilik yapısıdır.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bu kişileri kendi savaş alanından çıkarmak önemli”
Paranoid kişilerin elinde silah varsa yapılması gerekenlere de değinen Tarhan, “Bu kişiler güçlü ve otorite sahibiyse bu kişilerin psikolojisini bilmek gerekiyor. Bu kişiler kendini tehdit altında hissediyor. Savaş yöntemini ona göre değil, kendilerine göre belirleyin. Onların savaş yöntemi olay çıkarıp kavga çıkarmaktır. Bunlara karşı seni anlamak istiyorum. Yavaş konuşur musun’ deyince o hisseden beyniyle hareket ediyor. Onun savaş alanı öfke. Sen onu kendi savaş alanına çekmelisin. Senin savaş alanın ne? Düşünen beyin, düşündürme. Sebep sonuç ilişkisi. Düşünen beyni devreye sokarak onu kendi savaş alanına çekersin. Bu elbette kolay değil. Bu kişilere bir şey saklıyor izlenimi vermemek lazım.” dedi.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir, ekopsikolojinin iyi oluş üzerindeki etkilerini anlattı
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir ise “Ekopsikoloji ve İyi Oluş” başlıklı açılış konferansında insanın çevre, doğa ve tabiatla kurduğu ilişkinin başta psikoloji olmak üzere insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine dikkat çekti.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir, tabiatla barışık olmanın insanın hayatta kalmasını sağladığını belirterek tarih boyunca birçok filozofun doğayla insanın ilişkisini ele aldığını söyledi.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir: “Ağaçlar, düşünürler için ilham kaynağıdır”
Ağaçların Doğu’da ve Batı’da birçok düşünür için ilham kaynağı olduğunu kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, 18. Yüzyıl mutasavvıf şair Abdülgani Nablusi’nin kainattaki her şeyi ilahi birer mektup olarak gördüğünü söyledi. Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Nablusi’nin ‘Kainat kitabının sahifeleri üzerinde derinlemesine düşün;/ Zira onlar manevi alemden sana gelen mektubun satırlarıdır’ satırları çok anlamlıdır. Mektup yüce makamdan olunca bize derinlemesine tefekkür etme düşer. Davet açık ve nettir: Kainatı bir kitap gibi okumak, şifrelerini çözmek.” dedi.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir: “Doğada üç gün geçirmek yaratıcılığı artırıyor”
20. Yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan, Nobel ödüllü Hermann Hesse’nin “Ağaçlar” isimli kitabında “Ağaçlar benim için her zaman en etkileyici öğütleyiciler olmuşlardır” sözlerine işaret eden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Doğa geçmişte birçok sanatçıya ilham kaynağı oldu. Bugün hala birçok yazar ormana gidip ilham için ağaçların sesini dinliyor, yazılarına odaklanıyor. Yapılan bilimsel bir araştırma da doğada üç gün geçiren kişilerin yaratıcılığının %50 arttığını gösteriyor.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Asil Özdoğru açılış konuşmasında ilkini 2017’de düzenledikleri Psikoloji Günleri’nin pandemi nedeniyle 2020 yılında yapılmadığını, geçen yıl da online olarak gerçekleştiğini söyledi. Doç. Dr. Asil Özdoğru, Psikoloji Günleri’nin psikoloji öğrencilerine önemli katkıda bulunacağına inandığını kaydetti.
Psikoloji öğrencilerini çeşitli üniversitelerden akademisyenlerle buluşturan 5. Psikoloji Günleri iki gün boyunca sürecek. 5. Psikoloji Günleri’nin ilk gününde “Sıra Dışı Olmak İsteyen Psikologlara Öneriler”, “Garip Nöropsikolojik Sendromlar: Nasıl Oluyor da Oluyor?” ve “Şema Terapi” başlıklı oturumlar gerçekleşti.
Prof. Dr. Gökben Hızlı Sayar, “Sıra Dışı Beyinler”i anlatacak
5. Psikoloji Günleri’nin yarın gerçekleşecek programında Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Gökben Hızlı Sayar, “Sıra Dışı Beyinler” başlıklı sunumuyla katılacak. İkinci günde “Rüyalar”, “Hayvan Psikolojisi”, “Sanat Terapisi”, “Psikolojik ve Kriminolojik Profilleme”, “Yaratıcı Drama Destekli Grup Psikoterapisinde Psikolojik Sağlamlık”, “Masal Anlatıcılığı” oturumlarıyla devam edecek. İkinci gün bir de mezunlar paneli gerçekleşecek.