.
Evlilikte tarafların hep karşı tarafın özelliklerine ve beklentilerine odaklandığını kaydeden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, karşı taraftan beklentilerin yanı sıra kişinin kendi görevlerini ve sorumluluklarının da bilincinde olması gerektiğini söyledi. Kişinin mutlaka ‘Ben nasıl olmalıyım?’ sorusunu da kendine sorması gerektiğini kaydeden Tarhan, evlilikte önemli üç adım olduğunun altını çizdi. Evlilikte ilk adımın kendini tanımak, ikinci adımın karşı tarafı tanımak, üçüncü adımın ise evlilik kurumunu yani sistemi tanımak olduğunu vurgulayan Tarhan, evliliğin bir sığınak haline gelmesi için çiftlerin gayret etmesi ve zaman ayırması gerektiğini ifade etti.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, evlilik olgunluğuna ilişkin değerlendirmede bulundu.
Evlilik yeterliliğiyle evlilik olgunluğunun aynı şey olmadığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evlilik yeterliliğinde çiftlerin yaşının tutması ve iki tarafın da birbirini istemesi yeterli gözüküyor. Bu evlilikte yeterlidir. Evlilik olgunluğu ise evlenecek kişilerin yeniden bir aile inşa etmeleri demektir. Yani iki kişi yeniden toplumsal bir birim inşa edecektir. Bu bir inşa faaliyeti olduğu için orada belli bir olgunluk gerekiyor. Yeterliliğin dışında yetkinlik gerekiyor ve olgunluk gerekiyor.” dedi.
Tüm bu nedenlerle evlilik olgunluğuyla ilgili evlilik olgunluk ölçekleri geliştirildiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu ölçekler evlilik olgunluğu konusunda bir fikir üretebiliyor, orada ölçeklerin psikolojik (duygusal) boyut, ekonomik boyut, sosyal (toplumsal) boyut, cinsel (biyolojik) boyut gibi alt boyutları var. Bu alandaki denklik çok önemli.” dedi.
Olgunluğa sahip olmayan evlilikler yürümüyor
Çiftlerin bu boyutlarda denk olmaları halinde evlilik olgunluğunun ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evlilik kurumu, bu nedenle ehliyet almak ve araba kullanmaktan daha önemsiz değil. Araba kullanmak için bir ehliyet gerekiyor, evlilik için de aynı şey geçerli olmalıdır. Evlilik olgunluğuna sahip olmayan rastgele evlilikler büyük ölçüde yürümüyor. Dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde ilk 5 yılda boşanma oranı %50’nin üzerinde, Türkiye’de ise bu oran %39.” dedi.
Evlilikte bağlılık oluşursa güven alanı haline geliyor
Evlilik olgunluğu olan kişilerin sorunları aşabildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evlilikte üç dönem vardır. Birinci dönem; romantizm dönemidir. Bu dönem, tarafların birbirlerinin kusurlarını görmedikleri, balayı gibi bir dönemdir. Romantizm dönemi genellikle birkaç aydan iki seneye kadar sürüyor. Ondan sonra hayatın gerçekleri karşısına çıkınca güç çatışmaları ve kişilik çatışmaları başlıyor. Bu dönemde taraflar yaş aldıysa ya da akıllıca çözüm üretirlerse olgunluk dönemine yani bağlılık dönemine geçiyor. Evlilikte bağlılık oluşuyor. O zaman evlilik güven alanı haline geliyor. Evlilik bir sığınak haline geliyor.” diye konuştu.
Evliliğe yatırım yapılmalı
Evliliğin sığınak hale gelmesini sağlamak için evliliğe yatırım yapmak ve inşa etmek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İki kişinin bir araya gelip inşaat yapıyorum demesiyle olmuyor. Ciddi bir şekilde ilgi lazım, iki kişinin de gayret etmesi ve zaman ayırması gerekiyor. Önüne çıkacak engelleri aşması gerekiyor. Bütün bunları yapabilmesi için de muhakkak kişilerin bununla ilgili planlı hareket etmesi gerekiyor.”dedi. Evlilikten önce ideal olanın tarafların evlilik olgunluğunun olup olmadığının anlaşılması ve iki tarafın da bu pencereden ilişkiye bakmalarının sağlanması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O pencereden ilişkiye bakabilirlerse ne oluyor? O ilişki sağlıklı bir şekilde yürüyor.” dedi.
Fırtınasız evlilik beklemek hoş olurdu ama mümkün değil…
Evliliklerde de mutlaka fırtınalı dönemler yaşanabileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Fırtınasız evlilik beklemek hoş olurdu ama mümkün değil. Evlilik, bir geminin limandan ayrılıp hedefe doğru yola çıkması gibidir. Yola çıkarken fırtınalar olacak, çeşitli zorluklar olacak. O zorlukları nasıl aşacağını kişinin bilebilmesi gerekiyor. Onu öğrenirse ve hazırlıklıysa kolay aşılıyor yoksa sorun büyüyor. Bu hastalıklara karşı önlem almaya benziyor. Kişi hijyenine dikkat ediyorsa bağışıklık sistemini güçlü tutuyorsa bir miktopla karşılaştığında vücudu direnir ve hasta olmaz. Ufacık kıskançlık ya da kriz durumunda taraflar başa çıkmayı ve sağlıklı bir şekilde çözüm üretmeyi bilirse sorun büyümeden kendiliğinden düzeliyor ve böylece iki kişi hayatı öğrenmeye çalışıyor.”dedi. Evlilik olgunluğu olmayan bir kimsenin ufak bir pürüzde gemiyi terk etmeye kalkacağını kaydeden Tarhan, evlilikte her şeyin yolunda gideceği beklentisinin yanlış olduğunu, zaman zaman sorunların çıkacağının bilinmesi gerektiğini söyledi.
Evlilikte üç önemli adım var
Evliliğe ilk yüklenen anlamın çok önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, burada karşı taraftan beklentilerin yanı sıra kişinin kendi görevlerini ve sorumluluklarının da bilincinde olması gerektiğini söyledi. Evlilikte üç adım olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evlenmek isteyenlerle karşılaştığım zaman bakıyorum kişi hep eşinin nasıl olacağını araştırıyor. Kadın ya da erkek fark etmez, ‘Nasıl bir kişi olsun?’ Kişi asla kendi sorumluluklarını düşünmüyor. ‘Ben nasıl olmalıyım?’ sorusunu da düşünmesi gerekiyor. Birinci hata burada oluyor. Kendinin ne yapması gerektiğine bakmadan, karşı tarafın ne yapması, nasıl olması gerektiğine bakarsan evlilikte ilk hayal kırıklığı kısa zamanda yaşar. Bunun için evlilikte ilk adım, kendini tanımaktır. İkinci adım, karşı tarafı tanımaktır. Üçüncü adım ise evlilik kurumunu yani sistemi tanımaktır.” diye konuştu.
Evlilikte ahenk oluşturmak gerekiyor
Evlilikte de tıpkı hayatta olduğu gibi beklentilerin olduğunu ancak beklenti yönetiminin doğru yapılması gerektiğini ifade eden Tarhan, şunları söyledi:
“Gerçekçi olmayan beklentiler yani beklentilerin yanlış olması kriz sebebidir. Evlilikte de aynı şekilde beklentiler var. Evlilikte de eşle ilgili ve hayatla ilgili beklentiler vardır. Hayat insanın hayal ettiği ve yaşamak istediği şeyler değil, karşısına çıkan yaşadığı şeylerdir. Hayat insanın hep planladığı şekilde giden bir kavram değil. Hayat insanın tek başına da karar verebileceği bir kavram değildir. Evlilikte de tek bir kişi yok, iki kişi var artık. Kişi iki gözle görmeyecek artık dört gözle görecek. İki kulakla işitmeyecek, dört kulakla işitecek. Böyle bir ahenk oluşturmak gerekiyor. Evlilikte çiftler ben kalarak biz olabilmeyi sağlamalıdır.” dedi.
Evlilikte güçler dengesi önemli
Evlilikte çiftler arasındaki dengenin de önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Korku kültürünün hakim olduğu, ekonomik gücün erkekte olduğu evliliklerde erkek çocukları bazı durumlarda bunu taklit ediyor, bazı çocuklar da evlenmekten korkuyor. Ataerkil kültürdeki buyurgan evlilik modeli bu. Evlilikte eş kaptanlık sistemi olmalıdır. Günümüzdeki evliliklerde birlikte karar vermek ve birlikte ileri gitmek vardır. Bizim kültürümüz buna çok güzel bir çözüm bulmuş: İç işleyişi kadına, dış işleyişi erkeğe vermiş. Kadını evde ve ailede dahiliye müdürü olarak kabul etmiş, evin içinde kadın karar veriyor. Parasal alanlarda, yatırım konularında ise son karar erkeğe bırakılmış. Bizim kültürümüzde böyle bir sessiz bir anlaşma olmuş.” dedi.
Sağlıklı çocuklar sağlıklı yuvada yetişir
Sağlıklı ilişkilerin ve iletişimin olduğu bir yuvada sağlıklı çocukların yetişeceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evlilikte sıcak bir aile ortamı olmadan sağlıklı çocuk yetişmez. Sağlıklı, iyi ve yüksek ahlaklı çocuklar yetiştirmek ailenin birinci hedefidir. Çocuktaki ahlaki değerler ise yaşantılarla gelişiyor. Birlikte hikâyelerle, birlikte oluşan hayat senaryolarıyla gelişiyor. Çocuğun babası ve annesiyle yaşadığı olaylar gelişen ruhuna birer tohum gibi atılıyor, hayat senaryoları gibi ekiliyor. İleri yaşta karar verirken farkında olmadan kendi davranışlarını şekillendiriyor.”dedi.
Aile sağlıklı değilse toplumda çürüme başlar
Daha önceki yıllarda ailenin yaptığı kültürel aktarımın şimdi postmodern dönemde sosyal medyanın yaptığını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bizim çocuklarımız artık bizim çocuklarımız olmayacak, sosyal medyanın ve popüler kültürün çocuğu olacak. Önlem alınmazsa belki 50 yılda birçok kültür yok olacak. Milli özelliğimizi kaybetme ihtimaliyle ciddi ciddi karşı karşıyayız. Vücut milyarlarca hücreden oluşuyor. Toplum da milyonlarca aileden oluşuyor. Eğer hücre bozulursa kanser oluşuyor. Aile sağlıklı değilse o toplumda çürüme başlar. Ailenin zarar görmesi, aslında toplumun kan kaybetmesi demektir. Aile, değerleri öğreten birinci kurumdur.” dedi.
Akıl ve kalp birlikteliği önemlidir
Sağlıklı bir evlilikte akıl ve kalp beraberliğinin de önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Otomobille bir yolculuğa çıkmakla evlilikte bir yolculuğa çıkmak çok farklı değil. Otomobille yolculuğa çıkanlar, direksiyonu bırakıp da birbirlerine bakmazlar. Bir hedefleri vardır geleceğe bakarlar ama otomobilin içinde birlikte hareket etmek isterler. Hayat ve evlilik de böyle bir yolculuktur. Akıl otomobilin direksiyonu gibidir. Bir de arabanın motoru var. Motor güç verir direksiyon da yön verir. Sadece motor varsa ve direksiyon kötüyse araba gitmez. Duvara çarpar. Ya da direksiyonu iyi ancak motor enerjisi yoksa araba yine yürümez. Yani bu ikisi birbirlerini tamamlıyor, o nedenle evlilikte de akıl ve kalp olmalı.”dedi.
Evliliğin en büyük ihtiyacı diyalogdur
Evliliğin en büyük ihtiyaçlarından birinin de diyalog olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evliliğin en büyük düşmanı inatçılıktır. İnatçılık, bencillikten kaynaklanıyor. Kişi hep ben biliyorum diyorsa benmerkezcidir. En büyük özellikleri empati yoksunu olmalarıdır. Bu tip kişiler karşı tarafın duygularını, ihtiyaçlarını okuyup anlayamazlar. İnatçı kişiler karşı tarafın penceresinden bakamazlar egolarını kutsallaştırmışlardır. Bu nedenle inatçılık ve bencillik evliliğin düşmanlarıdır.” dedi.