google-site-verification=8SKVZvCgNq15inzikTP1VfTBOYQ81urWn55KV6iqqtw
Tarih: 25.12.2025 12:32

Türkiye ve Doğu Anadolu'da Deprem Gerçeği: Bilimsel Uyarılar ve Hayati Tedbirler

Facebook Twitter Linked-in

Ülkemizin Deprem Gerçeği

Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu'ndan Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı, Türkiye ve Doğu Anadolu'daki deprem gerçeği konusunda önemli bir seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülke topraklarının yaklaşık yüzde 96'sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu durum, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Depremler Nasıl Oluşur?

Depremler, Dünya'nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedeni, yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarıdır. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası halinde olduğu ve zamanla ayrıldığı bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında bulunuyor.

Büyüklük ve Şiddet Arasındaki Kritik Fark

Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor.

Sismik Boşluklar Alarm Veriyor

Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı'nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara'dan Doğu Anadolu'ya, Ege'den Akdeniz'e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor.

Doğu Anadolu'nun Acı Tecrübesi

Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye'nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor.

Erzurum ve Pasinler'in Risk Profili

Erzurum Fay Zonu, neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır.

Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor.

Erzurum, Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.

Çözüm Yolu: Bilim, Planlama ve Hazırlık

Deprem zararlarını azaltmanın yolunun kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor.

Teknoloji de Uyarıyor

Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye'nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda ortak mesaj net: "Deprem değil, ihmal öldürür."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —