Uz.Dr. Ayhan Yiğit


LOZAN’I BEĞENMEK YA DA BEĞENMEMEK

.


Lozan Barış Antlaşmasının 100. Yılını kutluyorum.

Bazı durumları, sözleşmeleri, taahhütleri ve antlaşmaları beğensek de beğenme -sekte kabul etmek zorunda kalırız… 

Veya elimizde olmayan nedenlerle; şartlar, imkânlar, imkânsızlıklar, toplum etkisi, tazyiki uluslararası görüş, baskı ve hukuk… vs.

Gibi faktörler/ etmenler: sizi, ilkeyi / İlkeleri kabul etmek zorunda bırakır. 

 Uluslararası sözleşmeler de böyle. Lozan Antlaşması da böyle:

Kabul ettirmişler. Kabullenmek zorunda kalmışız. Birçok şeyde kazanmışız… (Avantaj sağlamış.)                                                               

Bazen, çocuk kucağımıza doğar; bunu beğensek de, beğenmesek de onu kabullenmek zorundayız. O bizimdir, canımızdır, bir parçamızdır.

Lozan antlaşması çok önemlidir: 

Tescildir, kötü bir antlaşmadan sonra (Sevr de, bize küçük bir Anadolu toprağı bırakıyorlardı! Doğuda büyük bir Ermenistan devleti kuruyorlardı…), yenilgiden sonra (1. Cihan Savaşı.)

 Kurtuluş Zaferinin atağıdır... Zafer sonrası başarılabilmiştir!

O bir tapudur, sözün yazıya kayda geçmiş tasdik edilmiş şeklidir. 

O barıştır, sulhtur, savaşı bitiren belgedir, değerdir. Anadolu topraklarını, Türkiye Cumhuriyeti’ni kazanmamızdır…

Başta milletimiz olmak üzere; devletlerin ve milletlerin rahatlamasıdır, nefes almasıdır. Askerin ve milletin kırılmasının durmasıdır, durdurulmasıdır. 

Güvenin, güvenliğin gelmesidir. 

Çalışmanın, üretimin, sanayinin ve teknolojinin başlaması; kalkınma hamlelerinin olabilmesi için zemin oluşturması demektir. 

Zaten ideal bir antlaşma yoktur, olamaz. Bir taraf için iyi ve avantajlı olan, diğer taraf için kötü ve dezavantaj olur/ olabilir…

Antlaşmalarda bir ülke/ ülkeler, birçok yarar/ fayda sağlayabilir. Diğer bir ülke/ülkeler zararlı çıkabilir. Toprak, prestij, nüfus, stratejik mevki… kaybedebilir.

Lozan antlaşmasında da biz kazanmışız. Kurtuluş Savaşı zaferinin; siyasi ve Uluslararası zafere ulaşmasıdır…

Bu, kaybeden ülkenin yöneticisinin ve delegasyonunun başarısız olduğu, iyi savunamadığı anlamına gelmez. 

Diğer ülkede, umduğunu buldu, her istediğini aldı şeklinde de yorumlanamaz. 

 Bu olay/olaylar, güç/ kuvvet durumuna göre gelişir ve sonuçlanır.                                     

 Denge meselesi; terazinin hangi tarafı ağır basıyorsa o / onlar kazanır... 

 Eski tarihlere gidelim: Bizim için, Türk devletleri için, Osmanlı Devleti için ideal bir veya birkaç antlaşma gösterebilir miyiz? (Kazançlı çıktıklarımız dâhil.) 

 Ancak, yükselme döneminde; çok kazançlı antlaşmalar yapmışız…

Karşı veya düşman devlet yetkililerine sorsak, onlarda ideal ve çok kazançlı bir antlaşma yaptık demezler.

Bu denklem meselesi ve de çok bilinmeyenli; bilineni de var bilinmeyeni de.

Çözümü ise çok zor bir denklem, hatta denklemler zinciri, ya da açılması bin bir zahmetli tel yumağı… 

Osmanlı dönemi antlaşmalarından örnekler alırsak: Onlarca antlaşma yapılmış; Duraklama ve gerilime döneminde, hep toprak kaybedilmiş! 

Karlofça’dan Sevr 'e kadar… 

Yazı devam edecek, hoşça   kalın.         

  Uzm, Dr. Ayhan yiğit