Nurettin ŞENEMRE


Düşüş Ya da, Erik ve Çürük


Genç adam ıssız bir yerdeydi. Uçurumun kenarında. Aşağı baktı ? Lanet olsun böyle hayata.? Bağırmıyordu. Ağlamıyordu. Kararlıydı bu gün bitecekti. Bu esnada arkasında bir el hissetti. Bu saçları dökülmüş bıyıkları hafif kırlaşmış kırklı yaşlarında bir adamdı. Genç öfkelenmişti ama kontrolünü kaybetmedi normal bir sesle? Beni vazgeçiremezsin, kararlıyım.? Dedi. Orta yaşlı adam gülümsedi. ? Seni durdurmaya gelmedim. Sadece şu ağacın yemişi güzelmiş, sana da veriyim dedim, ölmeden güzel bir erik ye? Genç erik ağacına ve adamın elinde tuttuğu mor eriklere baktı. Eriklerden birini aldı yemeye başladı. Erik sulu, tatlı ve güzeldi. Bu esnada erikte bir küçük bir çürüğü fark etti. Elini kaldırdı eriği atacaktı. Adam ? Küçük bir çürük için bütün eriği mi atacaksın?? Dedi, kendi elindeki eriklerden birinin çürüğünü ısırdı ve tükürüp attı. Eriğin kalanını ise ağzına attı. Genç güldü ?Çok bilgece, küçücük çürük için kocaman eriği mi atacaksın diyorsun, burda da erik hayatın güzelliklerini çürük de hayatın acımasızlığı ve zorluklarını temsil ediyor.? Bıyıklı adam inci gibi dişlerini göstererek güldü. ?Hayır burda erik, eriği, çürük de çürüğü temsil ediyor.? Genç az önce atmak üzere olduğu erikten bir ısırık daha aldı. Ardından ? Anladım, sen bana hayatın anlamını anlatıyorsun. Ben sana erik ve çürük diyordum anlam verdin bak ne oldu diyorsun, sen bana eğer ben bir anlam verirsem hayatın anlamlı olduğunu söylemeye çalışıyorsun.? Adam yine başını salladı ve gence bir erik daha uzattı ?Hayır.? Genç yine düşüncelere daldı ? Hayır şimdi gerçeği anladım, sen buraya beni kurtarmaya gelmedin, sadece erik vermek istiyorsun? Orta yaşlı adam ?Ha şöyle, evet erik vermeye geldim, bana çok, ziyan olmasın güzelim erikler.? Genç ? Sen bana bu davranışınla dünyanın benim çevremde dönmediğini, insanların beni umursamadıklarını ve umursamalarının da gerekmediğini gösteriyorsun. Ben özel değilim. Ben kendimi öldürürsem sadece beni seven annem, babam gibi birkaç kişiyi üzüntüden kahrettiğimle kalacam, o düşüncelerine çok önem verdiğim kalabalıklar umursamayacak bile.? Adam ? Kardeş ben ilk okul terkim, küçükken havale geçirmişim o yüzden aklım dediklerine pek yetmez, dayım mal müdürü olunca özürlü neyin kadrosundan beni orman koruma memuru etti. Ben de buralarda gezerim. Ağaç keseni kovalarım, gelen geçen görürsem ormana çöp atmayın deyip meyve veririm. Allah devlete zeval vermesin maaşımla gül gibi yaşar giderim. Ama aklım bişeye yeter, uçurumdan düşecek koyuna çoban kar etmez, o gün çoban koyunu döndürse ertesi gün başka yerden atlar? Genç ? ?Hayatla yüzleşmem gerekiyor. Eğer beni uçurumun kenarına sürükleyen koşulları değiştirmezsem kaç kez dönersem döneyim yine kendimi burda bulacağım, beni aşağı çekenlerden uzaklaşmalı ve kendimi ileri taşımalıyım.? Bıyıklı adam elindeki tüm erikleri gencin eline tutuşturdu ?Yine ne dedin anlamadım ama galiba erik senin zekanı açıyor, sende dursunlar, derste sınavda neyin yersin? dedi ve yürüyerek gencin yanından uzaklaştı. Genç sakin ve sessiz uçurumun kenarını terk etti.

Alıntı: ibretlik hikayeler: Mustafa Söylemem

 

Kıssadan Hisse; ?Bu Dünya Kimseye Kalmaz?

Halife Harun er-Reşid?e, o zamanın Fransa kralı bir gül fidanı hediye etmişti. Harun Reşid, o gül fidanına çok itibar göstererek bahçıvana verdi ve:

? Buna iyi bak. Bahçeye dik. Yetiştiği zaman da ilk çiçeğinden bana getir, dedi.

Bahçıvan gülü bahçeye dikti. Gül çok güzel olmuştu. Aradan zaman geçti, çok güzel bir gül açtı. Bahçıvan gülü koparmak için o tarafa doğru giderken, gülün dalına konmuş bir bülbülün yanık yanık öttüğünü görüp onu seyre daldı.

? Nasıl olsa uçar gider. Ben de ondan sonra koparırım, diyordu. Fakat yazık ki, bülbül bir hayli öttükten sonra gülü darmadağın etti. Bahçıvan çok üzülmüştü. Ne diyecekti şimdi padişaha? Doğru padişahın huzuruna çıkıp meseleyi anlattı ve üzüntüsünü bildirdi. Halife üzülmemesini söyledikten sonra:

? Bu dünyaya etme bulma dünyası derler. Bu dünya bülbüle de kalmaz, canın sağ olsun, dedi ve bahçıvanı affetti. Aradan zaman geçti. Bahçıvan bir gün o bülbülü bir yılanın yutmakta olduğunu görüp doğru halifenin huzuruna çıkıp vaziyeti anlattı.

? Efendim, keramet gösterdiniz. Hakikaten dünya bülbüle kalmadı, dedi.

Padişah yine aynı sözleri tekrarlayarak:

? Bu dünya yılana da kalmaz. O da bir gün belasını bulur, dedi.

 

Bir gün o yılan bahçe sulamakta olan bahçıvanın ayaklarına doğru hücum etti. Bahçıvan yılandan daha çabuk davranıp elindeki kürekle yılanı ortadan ikiye böldü ve öldürdükten sonra halifenin huzuruna çıkıp meseleyi anlattı. Halife yine aynı şekilde :

? Bu dünya sana da kalmaz. Sen de bulursun bir gün belanı, dedi.

Olacak ya, bir suçundan dolayı padişah bahçıvana kızıp idamına karar verdi. Cellatları çağırdı, bahçıvanı ellerine vererek kellesini kesmelerini söyledi. Cellatlar adamı alıp götürdüler. Fakat hüküm infaz edilmeden önce bir isteği olup olmadığını sordular. Bahçıvan :

? Var bir isteğim ama, onu ancak padişaha söylerim, başkasına söylemem hiçbir mana ifade etmez, deyip padişaha götürmelerini istedi.

Bahçıvanın bu isteği cellatların çok acaibine gitmişti. Durumu halifeye haber verdiler. O da görüşmeyi kabul edip ne diyeceğini sordu.

Bahçıvan:

? Sultanım, mesele malumunuzdur. Bu dünya bülbüle, yılana ve bana kalmadığı gibi sana da kalmayacak. Sen beni en ufak bir sebepten cellatlara teslim ettin. Bu yalancı dünyanın sana kalacağını mı sanıyorsun. Bu dünyaya etme bulma dünyasıdır, derler diyen sendin, dedi ve söyleyeceğinin bundan ibaret olduğunu bildirdi. Bu hatırlatma halifeye çok tesir etmişti. Bu adamı öldürüp de elime ne geçecek? diyerek adamı affetti. Adam da bu şekilde ölümden bir müddet için kurtulmuş oldu.

Alıntı